|
Atatürk'ün her türüyle üzerinde durduğu bir sanat dalı da edebiyattır.
Edebiyatın tanımını yapan Atatürk der ki:
Edebiyat denildiği zaman şu
anlaşılır: Söz ve manayı, yani insan dimağında yer eden her türlü bilgileri ve
insan karakterinin en büyük duygularını, bunları dinleyenleri veya okuyanları
çok alakalı kılacak surette söylemek ve yazmak sanatı.Bugün içindir ki edebiyat,
ister nesir halinde olsun, ister nazım şeklinde olsun, tıpkı resim gibi,
heykeltıraşlık gibi, bilhassa musiki gibi, güzel sanatlardan sayıla
gelmektedir.
Bu tanımdan sonra edebiyatın amaç ve hedefini
çizmiş.
beşeriyette en müspet ilim ve en ince teknik esaslarına dayanan
hayatla ve kanla karşılaşmak kendileri için alında yazılı olan askerlik gibi
yüksek bir idealist meslek dahi, kendini içinde bulunduğu topluma anlatabilmek
ve bu büyük insanlık ve kahramanlık yolculuğuna hazırlayabilmek için,
uyandırıcı, hedefleyici, yürütücü ve nihayet fedakar ve kahraman yapıcı vasıtayı
edebiyatta bulur.
Bu cümlede, üzerinde kısaca da olsa durulması gereken bazı
önemli konulara yer verilmiştir. Bir kere Atatürk için, edebiyat, geçirilmesi
güç zamanlarda uyandırıcı, hedeflendirici ve yürütücü bir vasıtadır. Ancak
dikkat olunacak husus, bu vasıtanın yıkıcı değil, fedakar, kahraman ve yapıcı
bir vasıf taşımasıdır. Sonra Atatürk'ün milli, daha dorusu hamasi bir edebiyat
zevk ve anlayışı olduğu ortaya çıkmaktadır.
Yine bu cümlenin devamında
Atatürk'ün, edebiyatı, cemiyetin hal ve istikbalini koruyan ve daima koruyacak
olan bir terbiye ve eğitim aracı saydığı da ortaya çıkmaktadır.
Şair Halit
Fahri Ozansoy'a 29 Ağustos 1928 akşamı Dolma bahçe Sarayı'nda Türk inkılabı
şairinin nasıl olması gerektiğini şu şekilde açıklamıştır.
Mutlak dahil
olduğun parlak Türk devrinde şair olduğunu ispat edeceksin. Şiirlerin şen, şatır
fakat Türk milletinin sürur, şetaret, faaliyet, his ve hareketlerini terennüm
edecektir. Buna mevcudiyetini hasredeceksin.
ATATÜRK'E GÖRE
EDEBİYAT
Atatürk; hayatı boyunca edebiyatla yakında ilgilenmiş, edebiyatı
toplum faydasına yöneltmek için direktifler vermiş, okullarda öğretim
programlarını bu yönde düzenletmiştir. Edebi sanatların bir fikrin, özellikle
inkılapların yayılması ve kökleşmesinde en etkili araç olduğuna daima
inanmıştır.
Bir akşam toplantısında (1937), söz edebiyattan açılınca, bu
konuda çeşitli konuşmalar yapılır. "Edebiyat nedir? Osmanlı devrinde ve
cumhuriyet rejiminde edebiyat denilince ne anlaşılıyor?" gibi sorular
sorulur.
Osmanlı devrinde ve bugüne kadar geçen cumhuriyet çağında ve bundan
evvelki Türk kültürel çağlarında ve hatta bütün medeni toplumlarda edebiyat
denildiği zaman şu anlaşılır:
Söz ve anlamı, yani insan aklında yer eden her
türlü bilgileri ve insan kudretinin en büyük duygularını, bunları dinleyenleri
veya okuyanları çok alakalı kılacak surette söylemek ve yazmak sanatı.
Bu
itibarla, edebiyatın, her insan ve cemiyeti, bu cemiyetin hal ve geleceğini
koruyan ve koruyacak olan her kuruluş için esaslı eğitim araçlarından biri
olduğu kolayca anlaşılır.
Bunun içindir ki Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim
Bakanlığı, edebiyat öğretiminde şu noktalar bilhassa önem ve kıymet
vermelidir:
A) Türk çocuğunun kafasını, yaratılıştaki dikkat ve itinaya göre
geliştirmek. Bu, cumhuriyetin sağlık düzeniyle ilgilenen bakanlığa da düşen bir
görevdir.
B) Güzel muhafaza edilen, Yürek kafa ve zekalarını açmak, yaymak,
genişletmek. Bu bilhassa, Milli Eğitim Bakanlığının görevidir. Bununla birlikte,
Türk çocuklarının kafalarına müspet ilim ve maddi teknik mefhumlarını, yalnız
nazari olarak değil aynı zamanda pratik vasıtalarla da yetiştirmek.
C) Bir
taraftan da Türk kafalarındaki kabiliyetleri, Türk karakterindeki sağlamlıkları,
Türk duygularındaki yükseklik ve genişlikleri, kendileri hiç zorlanmadan, doğal
bir halde ve olduğu gibi ifadeye onları alıştırmak.
Bunlar yapılınca netice
şu olacaktır: Türk çocuğu konuşurken, onun beyan ve anlatış tarzı; Türk çocuğu
yazarken, onun ifade üslubu kendisini dinleyenleri, onun yürüdüğü yola
gösterebilecek kabiliyeti sayesinde; Türk çocuğu kendisini dinleyen veya
yazısını okuyanları peşine takarak yüksek Türk ülküsüne iletebilecek,
ulaştırabilecektir.
|
|